Deprem Oldu ( Terremoto in Abruzzo)

L'Aquila'da Deprem anında durmuş saat  (ANSA)

L'Aquila'da Deprem anında durmuş saat (ANSA)

Pazar gecesi herşeyimi hazırladım, evraklarımı kontrol ettim, kıyafetlerimi seçtim ve erken sayılabilecek bir saatte yatağa girdim. Hastaneye gideceğim günün bir gece öncesinin her zamanki töreniydi benim için.  Ancona bize yaklaşık 100km uzakta olduğundan sabahları 6.30 da kalkıp 07.00 de çıkmak gerekiyor 08.30 randevularına yetişmek için. Yorgundum pazar günü, hemen uyumuşum. Yatağın şiddetli sallanışı ile uyandım, ama ne sallanış; hala uykudayım, rüya görüyorum, gerçek değildir diye düşündüğümü hatırlıyorum. Karanlıkta ayaklarımı yataktan yere sallandırıp ayağa kalkmaya çalıştım ama dengemi bulamayıp yine yatağa oturdum bu arada zihnimde depremin italyancasının ne olduğu geçiyordu anlık olarak.. Nihayet buldum ve eşimi uyandırdım. Benim çığlığımla yataktan fırlayan kocam ilk anda bana birşey olduğunu düşünüp “ne oldu?, neyin var ? ” filan diye sesleniyordu. Depremi hisseder hissetmez ayaklandı ve beni de yataktan kaldırdı, panikle evin içinde koşuşturmaya başladık. Kayınpederim de uyanmış bildiği bütün duaları yüksek sesle peşpeşe sıralıyordu. Ve bütün bunlar yaklaşık 30-40 saniyelik zaman diliminde olup bitti.

Ben İzmir’de her yıl bir iki kere olan 5 Rihter’in üzerindeki depremlerin çoğunu yaşadım. Herbirinde ayrı panikle, ayrı telaşlarla sağa sola koşturduk, kızlarımla açık alanlarda saatler geçirdik. Kiminde kazılardaydık, kiminde yedinci kattaki evimizde. Depremden korkarım, o anlık sallantı, o çaresizlik, sonrasındaki o ne yapacağını bilememezlik beni hep bunaltır ve daha çok paniğe sürükler. Ama her seferinde de soğukkanlığımı yitirmemeyi başararak kızlarımı, kedilerimizi toplayıp, serinse battaniyemizi, sularımızı, ufak tefek yiyecek birşeyler ve kedi mamasını bir sırt çantasına doldurup, sigortaları, tüpleri kapatıp evden uzaklaşmayı da becerdiğimi de hatırlıyorum. Sedece herşey normale dönüp de evlere döndüğümüzde bir iki gün uykum bozulur, durmadan lambaları salanıyorlar mı diye kontrol eder dururdum.

Bu kadar alışkanlığa rağmen bu sefer soğukkanlığımı korumak mümkün olmadı. 7 senedir yaşadığım ev sanki tabanda dışarı çıkmak için uğraşan bir dev varmış gibi yerden yukarı sarsılıyordu. Çıkan gürültüler, oda kapılarının duvarlara çarpışı, sallanan avizelerin camlarının çıkardığı sesler, çatırtılar, tahta pancurların uğultusu korku filmi efektlerini aratmayacak kadar yüksek perdeden ve ürkütücüydü. Arada nasıl giyindik, sağa sola çarparak kendimizi nasıl  sokağa attık bilemiyorum. Bütün komşular da birer ikişer evlerinden çıkmaya başladı. O arada nişanlısının evinde olan bezelyem telefon etti; korku, panik dolu bir sesle köpeğini alıp bahçeye çıktığını, iyi olduğunu merak edecek birşey olmadığını haber verdi. İnsanlar konuşuyor, merkezin neresi olduğu tahminleri yapıyor ve evlerine dönmeye korkuyorlardı. Günün ilk ışıklarıyla eve döndük ama uyumak ne mümkün, internetten ve televizyon kanallarından anladığımız depremin merkezinin, yaşadığım yere oldukça yakın olan, bezelyemin geçen sene Erasmus bursuyla gelip, ev kiralayıp, orada bir yıl grafik tasarım eğitimi aldığı L’Aquila şehri olduğuydu. Saat 7 de evden hastaneye gitmek için çıkmadan az önce 14 kişinin öldüğü, depremin 5.8 rihter büyüklüğünde olduğu ve şehrin tarihi merkezinin tamamen yıkıldığı, çevredeki onlarca ufak kente henüz ulaşılamadığı bildiriliyordu. İlk görüntüler dehşet vericiydi, şehre bomba düşmüş gibiydi. 13. Yüzyıldan beri çeşitli dönemlere ait kültür varlıklarının çoğunun da tahrip olduğu söyleniyordu. O kadar insanın çaresizliği, çocukların, yaşlıların, ağır zarar gören hastaneden çıkarılan hastaların yaşadıkları yanında belki antik eserlerin tahribi  çok öne çıkmıyordu ama, içimdeki arkeolog yanım derin bir sızı duyuyordu.

L'Aquila Kutsal Ruhlar Kilisesi (ANSA)

L'Aquila Kutsal Ruhlar Kilisesi (ANSA)

Daha iki hafta önce L’Aquila’daydık. Kızım orada bir yıl okudu ama ben bir kez olsun onu ziyaret edemedim. Kök hücre nakilleri, ya yatakta ya hastanede oluşum engelledi gitmemi hep . Eşimin ailesinin bir kısmı L’Aquila’da yaşıyor ve bu sene büyük amcanın 90. doğum günü vesilesi ile aile bir araya gelsin diye bir öğle yemeği düzenlemişti akrabalar. Bezelyem, eşim ve ben gittik o gün; depremin tam merkezi olan Paganica’ da ufak bir yerde yemek yiyip akrabalarımızın evine gittik. Burada amcamızın doğum gününü kutlayıp, kızımın yaşadığı evi, okulunu, kafeleri görerek ufak bir şehir turu yapıp döndük. Nasıl mutluydu amcamız evin terasında resim çektirirken.. Nerden bilebilirdi ki 2 hafta sonra yaşadığı ev üzerine yıkılacak ve mucize eseri oğlu ve komşuları tarafından ufak tefek yaralarla enkazın altından sağ salim çıkacak..  Ne acı insanların bu hale düşmesi, evlatlarından, anne babalarından, yakınlarından, evlerinden, arabalarından, eşyalarından, hatıralarından böyle şok olarak, sonsuza dek ayrılması. Gözyaşım hiç durmuyor, dinlediğim her haber bülteninde, anlatılan yüzlerce trajedide tıkanıp kalıyorum tv başında.. içimden ne yemek, ne uyumak, ne de bu felaket benim başıma gelmedi diye tanrıya şükretmek geliyor. Bu açıdan bakılırsa şanslıyız hepimiz “başkalarının” yaşadığı çeşit çeşit felaketler karşısında..  ama benim de yaşadığım bir tecrübe olarak bakarsak “sadece bir günde hayatımızın değişebileceği” gerçeği hep yanıbaşımızda yürüyor.

Büyük Amcamız ve arkada zavallı L'Aquila - Mart 09

Büyük Amcamız ve arkada zavallı L'Aquila - Mart 09

 Deprem günü büyük bir telaş ve panikle geçti. Hastaneye Ancona’ya giderken otoyolda karşı yönden gelen ambulansları, itfaiye araçlarını görünce işin ciddiyeti ortaya çıkmaya başlıyordu. Hastanede de olağan dışı bir hareketlilik vardı. Televizyondan yapılan kan bağışı çağrıları insanları ve kan bankasını harekete geçirmiş, herkes koşuşturup duruyordu. Ben ise tahlillerimi yaptırıp, sonuçlarını alıp muayene odasına girdiğimde , “kaderin bir cilvesi” olarak neredeyse inanılamayacak bir müjde aldım…   Bütün dönüş yolunda, onca ambulans, itfaiye konvoyu arasında yavaş yavaş evimize dönerken, arabayı kullanan eşimin yanındaki koltukta öyle ruh gibi kalakaldım… Acı ve mutluluğun kuyrukları birbirine bağlıymış, doğruymuş… en derin acıları hissederken, çok mutlu olmanız gereken bir haber alsanız ne yaparsınız? Benim içim boşaldı sanki, ne hissetmem gerektiğini anlayamadı bünyem. Yol boyu eşimle kaçamak gülüşler gönderdik birbirimize… Müjde ne miydi?  Moleküler Biyolojiye yollanan en son biyopsi sonucum yeni ulaşmış doktorlarıma.. hiç bir hastalıklı hücreye rastlanmamış.. Artık Lenfoma değilmişim……………………..

5 Comments

  1. cigdem

    sehnaz yazdiklarini bir hikaye roman gibi okudum
    felaketlerde ne acilar yasaniyor hicbirimiz yasamadan hissedemiyoruz.
    ancak son cumlende tuylerim diken diken oldu sevincimi anlatamam.gozden irak olan gonuldende irak olmuyor.
    seni sevgiyle kucakliyorum.hep saglikli kal ..

    • Sehnaz

      Sevgili Çiğdemcim teşekkür ederim sevincimi ve sıkıntımızı paylaştığın için. Çok öpüyorum seni, arasıra bu adrese uğra, içimi döküyorum burada… Facebooktan sıkıldım, gerekli gereksiz testler vs vs.. bir de çok yavaşladı. Mail atın, haberlerinizi yollayın bana.. Bana bakmayın cevaplamıyor diye de küsmeyin.. bir müddet daha böyle olur ama hep daha iyi olacak..inanıyorum. Çok çok sevgiler hepinize.

  2. cansu

    sehnaz teyzecim öncelikle yaşadığınız üzücü ve korku dolu deprem için cok geçmiş olsun, insan o anda kendini mi sevdiklerini mi düşünüceğini şaşırıyor, neyse ki hiçbirinize bişey olmadan atlattınız. Asıl vücudundaki hastalıklı, gereksiz hücrelerden kurtulmana çok çok sevindim, yaşama bağlılığının ve sevdiklerinin bunu yenmende en büyük katkısı oldu bence. neyse tekrardan çok geçmiş olsun şehnaz teyzecim, kendine çok iyi bak, çok çok öpüyorum. sevgili kızın pofunun arkadaşı cansu:)

    • Sehnaz

      Canım Cansucuğum, teşekkür ederim ilgin ve iyi dileklerin için, hepinizi pofum gibi, pofum kadar seviyorum.. Çok çok öpücükler.. Gerçeklerini almaya da geleceğim artık..hazırlanın 🙂

  3. cansu

    biz de seni cok seviyoruz ve sabırsızlıkla bekliyoruz sehnaz teyzecim biz hazırladık kendimizi:)

Leave a reply to cigdem Cancel reply